24 Aralık 2010 Cuma

Dershanecilik

Kaldırılmalı mı? Kalmalı mı? Kalacaksa nasıl olmalıdır?
Dershaneler okula yardımcı olması gerekirken, öğrencinin tek öğrenme yaptığı yer konumundadır. Bu sonucu doğuran dershaneler değil okullardır. Pek çok öğrenci devlet okulunda veya özel okulda nerdeyse hiç bir şey almıyor. Öğrenim için birinci sırada dershaneyi görüyor.
Bir süredir devletin dershaneleri kaldıracağız gibi deyimlerle, dershanelerden rahatsızlık duyduğu görünümü var. Sürekli değişen, bazen artan bazen azalan sınav sayıları dışında bir değişiklik olmadı ama.

Dershaneleri kaldırmak yerine, dershane sayılarına çeki düzen verilerek bu alandaki karmaşa ve sorunlar en asgariye indirilmeli, varlığını tartışmak yerine olması gereken konumuna (Olması gereken konum: yardımcı olan eğitim kurumu, etüd merkezi, ödevlere yardım eden, konuların tekrarını yapan, konuların pekişmesine yardımcı olan) yerleşmelidir. Bu sayı sınırlamısını yasaklarla değil dershanecilik için belli standartlar getirerek sağlamalıdır. Burada birde okulun payına düşen bölüm var. Artık okullar esas olan  şartlarını sağlamalıdır.
Dershane için standart: Çalıştırılan öğretmenlerin sigortalarının gerçek maaşları üzerinden yatırılması sağlanmalı, çalıştırılan öğretmenlerin hakları korunmalıdır. Bu durum hem çalışanların hakkının korunması anlamında devletin koruyuculuğunu ortaya koyacaktır. Hem de maliyetler anlamında önüne gelenin dershane açmasına engel olup kontrolsüzlüğü ortadan kaldıracaktır. Dershane öğretmenlerinin kendi branşlarında milli eğitime geçmelerini kolaylaştırmak ise dershaneler ile söylendiği gibi bir mücadele varsa eğer, en ciddi darbelerden biri olacaktır. Bir dönem kamyonla öğretmen dökerim gibi tabirlerle öğretmeni muhatab almadığını ifade eden yöneticiler, öğretmenlerinin Milli Eğitime yönelmeleri ile artık iyi öğretmen bulmakta, olanı ellerinde tutmakta sıkıntı çekiyor/ya da eskisi kadar bu konuda rahat değiller. Dershanede 3 - 4 yıllık deneyimi olan bir hoca çoğunlukla kendini yetiştirmiş donanımlı bir hoca olduğundan, Milli Eğitime katılmaları sağlandığında  Milli Eğitimdeki öğretmen kalitesine de olumlu katkı yapacaktır.
Devlet dershaneleri görmezden gelip, yan gözle bakmayı bırakmalı. Buradaki öğretmene üvey evlat muamelesi yapmamalı, buradaki öğretmenin sorunlarından da Milli Eğitim mesuldur. Dershane öğretmenide sendikalara üye olabilmelidir.
Öğrencilerin dershanede geçirecekleri zamana sınırlamalar getirilmelidir. Ders ve etüdler için belli zaman dilimleri standartlaştırılmalıdır. Ders ve etüdlerin tamamı ya hafta sonu yada hafta içi akşam olmalıdır. Hem hafta sonu hem hafta içi ekli ders/ek ders/etüd olmamalıdır. Çocuğun okul ve dershane dışında bir çalışma dilimi veya çalışmama dilimi olmalıdır. Özellikle 4,5,6,7,8. sınıfdaki öğrenci velilerinin dershane etüdlerine öğrencilerini başlarından attıkları bir zaman dilimi olarak bakmaları, dolayısıyla okul dışında da o küçükleri dershanelere hapsetme girişimlerinede set çekilmelidir. Çocuklara acırdım bazen, eve gitse eve almazlar, dershaneden kaçsa arar şikayet ederler. Çocuk hafta içi okuldan çıkınca dershaneye etüde gelirdi, hafta sonu okul olmadığında da dershanede dersleri olurdu. Bu nasıl bir yetiştirme mantığıdır.
Özetle dershaneleri kapatmak değil, öğrenciye destek olan (çocukluklarını öldürdükleri yer değil) yerler olarak düzenlemelidir. Öğretmende okulda olsun dershanede olsun bizim çocuklarımızın öğretmenidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder