15 Aralık 2010 Çarşamba

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Bihakk-ı Hazret-i Mecnun izale eyleye Hak
Serimde derd-i hıredden biraz eser kaldı
İzzet Molla

"Başımda akıl derdinden hala biraz eser var. Onu da Hakk teâlâ Hazret-i Mecnûn'un hakkı için izale eder, kaldırır da cünûn ikliminde rahata ererim."

Kitabı birkaç farklı yerden duymuş merakım uyanmıştı. Hep aklımdaydı ama aklıma düşmesinden çok sonraydı aldım. Nisanda bir yolculuk esnasında. 70 sayfa kadar ancak okuyabildim, devam edemedim. ‘’O dönem halen dersenaciydim ama’’ bahanesine sığınmak yetmez sanırım. Başlangıçta kitap yavaş ve sıkıcı da gelmişti işin aslı. Aralık ayında (artık dersaneci değilim-bol ve boş vaktim var) elimdeki birkaç kitap bitmişti. Yeni bir kitap bakınacakken aklıma yarım kalan Saatleri Ayarlama Enstitüsü geldi. Okumaya başlamazdım belki ama başladığım bir iş vardı… Bir tutuldum kitaba gece bir ikiye kadar okuyor, bırakamıyordum. Gecenin bir yarısı okurken bir yandan gürültü yapıp oda arkadaşımı uyandırmamak için de dudaklarımı ısırarak kıs kıs gülüyordum. Hacı sadece şunu söyleyeyim, manyak bir kitap.

Don Kişot için, kim demişti hatırlamıyorum ama şöyle: Okurken aynı anda hem ağlayıp hem gülen birini görürseniz bilinki Don Kişot’u okuyordur, gibi birşeydi.  Bunu bu kitabı okurken hatırladım. Aklıma bir şey daha eklemek geliyor ama…Yok daha neler, Ahmet Hamdi Tanpınar Cervantes’ten de iyi değildir ya…
Kitaptan birkaç sayfayı çevirip altını çizdiklerim arasında Halit Ayarcı’dan birkaç alıntı da yapayım, olurda okumayanlar olursa en azından Halit Bey hakkında fikirleri olsun hani. Bu arada yanlış anlamaya yol açmamak için, asıl kahramanımız Hayri İrdal'dir.
Çirkin, diyorsunuz, binaenaleyh bugünün telakkilerine göre sempatik demektir. Sesi kötü, diyorsunuz, şu halde dokunaklı ve bazı havalara elverişli demektir. Kabiliyetsiz diyorsunuz, o halde muhakkak orjinaldir.
İnsan, her şeyden evvel iştir, iş ise zamandır.
İnsanlar saatlerini ceplerinde gezdirdikleri, onu güneşten ayırdıkları zaman medeniyet en büyük adımını attı. Tabiattan koptu. Müstakil bir zamanı saymağa başladı.
Tecrübe sahibi demek, yıpratılmış olmak, muayyen hudutta ve muayyen fikirlerde donmuş olmak demektir.
Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde…
Hata denen şey, tashih etmek budalalığında bulunanlar için mevcuttur. Bizim için değil…
Bilgi bizi geciktirir. Zaten ne sonu, ne de gayesi vardır. Mesele yapmak ve yaratmaktatır.
Ben netice adamıyım, niyet adamı değil!
Hayatta uğradığımız bütün güçlükler az çok kafamıza gelen ilk fikirden bir türlü silkinip çıkamayışımız yüzünden değil midir?

1 yorum:

  1. Hacı sadece şunu söyleyeyim, manyak bır kitap.��������

    YanıtlaSil