ÜSKÜP

Türkçe dışında herhangi bir dile ihtiyaç duymayacağınız, pasaportla gidilebilen bir şehir Üsküp. Yahya Kemal Beyatlı'nın doğduğu şehir Üsküp için yazdığı 'Kaybolan Şehir' şiirinde dediği gibi:
"çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene"


"Rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı"
Vardar Nehri üzerinde yer alan şehrin nüfusu 500 bini biraz aşıyor. Şehir 1392'den 1912-1913 Balkan Harbi'ne kadar Osmanlı egemenliğinde kalıyor. Balkan Harbinin ardından nüfusunun büyük bölümünü oluşturan Türkler göç ediyor. Sırp ve Bulgar idareleri arasında bir kaç defa el değiştiren Üsküp, 1991'de Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan eden Makedonya devletinin başkenti olarak yeni bir kimlik oluşturma gayretlerinin merkezinde bir şantiyeye dönüyor.


Üsküp'ü yani Skopje'yi özetleyen fotoğraflardan biri olduğunu düşünüyorum. Şehrin müslüman kimliğini gösteren tarihi yapıları yeni bir ülke yeni bir kimlik oluşturmaya çalışanların devasa heykel ve Roma usulü ama yeni  yapılarıyla örtülüyor.

Atlas dergisinin 2012 Ekim sayısında konu edilen Üsküp'ün girişi şöyle: "Osmanlı Rumeli'sinin özetidir Üsküp. Kalenin eteklerinde, Balkan Türkçesinin çınladığı ünlü Türk Çarşısı'nda, eskiyle yeniyi birbirine bağlayan Taş Köprü'nün çevresinde unutturulmak istenen bir geçmiş nefes alıp veriyor. Öte yandan ise 1912'den beri milliyetçi arzuların, sosyalist modernleşme hamlelerinin ve son olarak da antik zamanlara öykünme çabalarının şekillendirdiği yeni Üsküp yükseliyor."

Üsküp'ün simgesi Vardar Nehri üzerindeki Taş Köprü yada Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün etrafı şimdilerde dev heykeller ve Roma tarzı yeni binalarla çevrili.
Eski Çarşı (Türk Çarşısı) nın merkezinde ki Murat Paşa Cami ve kubbesinden küçük bir bölümü görünen Çifte Hamam.
Üsküp Kalesi

Yunanistan'ın Makedonya isminden dolayı veto etmesi sebebi ile ülke AB'ne giremiyor. Günümüzde kendine Makedon diyen halkı; Yunanistan Yunan, Sırbistan Sırp, Bulgaristan Bulgar sayıyor. Bundan yüzyıl önce böyle bir tartışma yokmuş. Balkan harbi sırasında buradaki halkın anadili Bulgarcaydı ve kendilerini Bulgar diye tanımlıyorlardı. Balkan Harbinin ardından Yunanistan sınırlarında kalan topraklardaki Bulgarlar "slavca konuşan Yunanlar", Yugoslav Makedonyasındakiler "güney Sırpları" olarak tanımlanmışlar. II. Dünya Savaşına kadar bu unsurlar Bulgar kimliklerini korumuşlar. II. Dünya Savaşından sonra Yugoslavya'nın sosyalist yönetimi, bu topraklarda yaşayanların Sırp, Bulgar ya da Yunan olmadıklarını ayrı bir Makedon topumu  olduğu tezini ortaya atmış. Makedon kimliği ve kültürü oluşturmak için yoğun bir çaba sarf edilmiş. Bulgarcadan bir Makedon dili çıkarılmış ve ulusal bir tarih icat edilip yeni bir millet oluşturulmuş. Artık bu topraklarda geçmişi 50 yıl bile olmayan ama köklerinin antik dönemlerden Makedon ulusu yaşıyor! Bağımsız Makedonya'nın başkenti Üsküp'te işte bu yeni ulusun kendi kendilerini ve dünyayı inandırma çabalarının doğurduğu imar çalışmaları yoğun olarak gözleniyor.




Gezdiğim hiç bir Balkan şehrinde hissetmedim Üsküp'de ki kadar kendimizden bir yer. Sokaklarda Türkçe anlaşıyorduk. Sadece Türkler değil burada ciddi bir nüfusa sahip olan Arnavutlar'da Türkçe biliyor. Kimisi çok iyi konuşuyordu, hatta ilkinde bizim gibi Türkiye'den geldiğini düşünmüştüm. Eski Çarşı (Türk Çarşısı)'da ki bir berber koltuğundayken berber ve yaşlıca bir müşterisiyle Türkçe sohbet ediyorduk. Onlar da bizim kadar keyiflenmiş görünüyorlardı. Bursa ve İstanbul'da akrabaları olan Berberdeki müşteri olan Arnavut abimizin dediği gibi "farklı dillerde konuşuyoruz ama aynı milletiz aslında. Bak renklerimizde koyu, esmer". Ayrıca dediğine göre onlar eski Türkçe konuşuyorlar biz ise modern Türkçe konuşuyoruz, o yüzden bazı kelimeleri anlamıyormuş.


Mustafa Paşa Cami. Yavuz Sultan Selim'in vezirlerinden Mustafa Paşa'nın 1492'de yaptırdığı cami, kalenin hemen dibinde yer alır.
Kahvaltı için girdiğimiz küçük ve kalabalık bir börekçide poaça arası böreğin (adını söylemişlerdi anlamamıştım) çok tercih edildiğini görünce ben de denedim. Yolunuz düşerse mutlaka deneyin!



Yahya Kemal Beyatlı "Kaybolan Şehir" Üsküp şiirinden:

ben girmeden hayatı şafaklandıran çağa,
bir sonbahar annemi gömdük o toprağa.

vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
üsküp bizim değil? bunu duydum için için.

kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir!
ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!

çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
biz sende olmasak bile, sen bizdedin gene.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder